Emek PartisiSiyasetSiyasi Partiler

EMEK Partisinden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Basın Açıklaması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun: Yoksulluğa, şiddete, savaşa karşı mücadelemiz var!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun: Yoksulluğa, şiddete, savaşa karşı mücadelemiz var!

Dünyanın en zengin beş milyarderinin serveti on yılda iki katından fazla artarken, insanlığın yüzde 60’ı daha da yoksullaştı. Sınıflar arasındaki uçurum daha da derinleşti. Ülkemizde de sermayedarların kârı geçen yıldan bu yana enflasyon hızından 3 kat daha hızlı artarken asgari ücret artışı gerçek enflasyonun altında kaldı.

Sermayedarlar için ucuz emek sömürüsü yoğunlaşırken, hak ve özgürlüklere dönük saldırılar arttı, hedefe ilk konulan da kadınlar oldu. Irkçı -faşist veya gerici akım ve partilerin güçlenip iktidara geldiği ülkelerde de yine ilk hedefe alınan kadınların temel hakları oldu. Bu saldırılar “güçlü aile” söylemi altında meşrulaştırılmak isteniyor.

Emperyalist ülkeler ve onlara bağımlı olan kapitalist ülkelerin, dünyayı yeniden paylaşmak için körükledikleri savaşlar can almaya devam ediyor. Savaşlar kadınlar için tecavüz, şiddet, göç, açlık, Ortadoğu’da olduğu gibi bazen köle olarak alınıp satılmak demek.

Aylardır İsrail’in ağır saldırısı altındaki Gazze’de çocuklar açlıktan ölüyor, kadınlar cinsel saldırıya uğruyorlar. İsrail’in saldırılarında öldürülenler büyük oranda kadın ve çocuklar. Halkların hiçbir çıkarının olmadığı savaşlar nedeniyle dünya kadınlar için güvende oldukları bir yer değil. Bu yüzden, İsrail’in saldırılarının durdurulması için, kendi devletlerinin yasaklamalarına rağmen kadınlar sokaklarda.

Dünya’nın dört bir yanında kadınlar kazanılmış haklarını gasp etmeye çalışan iktidarlara karşı, halkları daha da yoksullaştırmayı hedefleyen uygulamalara karşı seslerini yükseltiyorlar. Kimi yerde üretimden gelen güçlerini kullanıyorlar, kimi yerde sokakları dolduruyorlar.


İngiltere’de pratisyen hekimlerin maaş zammı için 2024’ün ilk günlerinde greve çıktılar.
ABD’de Ford işçileri daha iyi çalışma koşulları için greve çıktılar.

Hindistan’da ve Bangladeş’te tekstil, tarım ve farklı iş kollarında kadın işçilerin grevleri gerçekleşti.
İzlanda’da 100 bin kadın ücret eşitliği ve şiddetin önlenmesi için sokağa çıktı.
Fransa’da en çok kadınları etkileyecek olan emeklilik yaşının artırılmasına karşı sokaklar dolup taştı.

Afganistan’da Taliban’ın kız çocuklarının eğitimini yasaklamasına karşı kadınlar kız çocuklarını eğitmek üzere illegal sınıflar kurdular. Bunlar ve daha niceleri karanlığın karşısında yolumuzu aydınlatıyor.

Türkiye’de tek adam iktidarı genel seçimlerden sonra kadınların haklarına dönük saldırılarını hızlandırdı. Genel seçimler sırasında HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi gibi gerici güçlerle yaptığı ittifaklarda kadınların haklarını pazarlık malzemesi haline getirdi. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra 6284 sayılı yasa hedefe alındı. Medeni Kanun’da toplu bir değişiklik yapılması üzerine baroların, kadın örgütlerinin katılımları engellenerek bakanlıklarca aile çalıştayları, şuralar, sempozyumlar düzenlendi.

Nafaka hakkının gaspı ve boşanmaların engellenmesi için aile arabuluculuklarının yasalaştırılması planları raflardan indirildi, yeniden gündeme alındı. Ama hatırlatalım, daha önceden de kadınları şiddetle yaşamaya mahkûm eden, kadın cinayetlerine yol veren bu planlar yine kadınların mücadelesi ile püskürtülmüştü!

Yapılan bu saldırılar “ailenin güçlendirilmesi” adına örgütlenmekte. Bu bağlamda kadınların yaşamı dini gerekçeler ileri sürülerek kıskaç altına alınmaya çalışılıyor. Tarikatlara, cemaatlere kamunun tüm kaynakları seferber ediliyor. Eğitimde ÇEDES Projesi ve tarikat vakıflarıyla yapılan protokoller ile yeni nesiller tek adam iktidarının politik hattına uygun yetiştirilmeye çalışılıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı, “şeriata düşmanlık, esasında dininin bizatihi kendisine husumettir” diye şeriatı açıkça savunmaktan çekinmiyor.

Aile Bakanı, kadınların ne kadar özgür ve haklarını rahatça kullanabildiklerini söylerken kadınlar, mahkemelerin uzaklaştırma kararlarına rağmen canlarını koruyabilmek için ölüm kalım savaşı veriyorlar.

Depremin üzerinden bir yılı aşkın zaman geçmiş olmasına rağmen kadınlar en temel ihtiyaçlarına bile deprem bölgesinde hâlâ ulaşamadılar. Çadırlarda ve daracık konteynerlerde şiddete açık bir biçimde yaşam savaşı veriyorlar. Devlet depremzede kadınları da yalnız bırakmıştır. Kadınların güç aldığı tek kaynak dayanışma ve kızkardeşlik köprüleri olmuştur.

Son yıllarda özel bir savaş politikası uygulanan bölgede de kolluk güçleri eliyle gerçekleştirilen şiddetin artışı dikkat çekicidir. Taciz ve istismar yoğunlaşmıştır. Buna rağmen kolluk güçleri korunup kollanmakta, soruşturma açılmamakta, cezasızlık politikası uygulanmaktadır.
Aile vurgusu baş tacı yapılırken devlet “aile”yi kadınların sırtında bir sopa gibi kullanmaktan çekinmiyor. İşyerlerinde örgütlenen, sendikalaşan kadın işçileri polis sendikal çalışma yürüttükleri için sorguya çekiyor, babalarına, kocalarına haber verip kadınları korkutmaya çalışıyorlar.
“Aile ve iş yaşamının uyumunun sağlanması” kadınların iş yaşamına katılımını tamamen esnekleştirmek için kurgulanıyor. Bir de bu kadınların iyiliği için atılan iyi bir adımmış gibi, bir müjde olarak sunuluyor, güvenceli esnek çalışma diye pazarlanıyor. Esnek çalışma oysa, kadınların sosyal güvence olarak eşlerine, ailelerine bağımlı kılınması, emekli olamamaları, yarı işsiz durumda kalmaları, güvencesizleştirilmeleri, sendikalaşma hakkının gaspı, kolay işten çıkarılabilmeleri ve kıdem tazminatı gibi bir haktan mahrum olmaları anlamına gelmektedir.

Artan işsizliğin karşısında ilk işten çıkarılanlar kadınlar olunca, kadın işçi ve emekçiler işyerlerinde hep bir tehdit altında en kötü çalışma koşullarına mecbur bırakılarak çalıştırılıyorlar. Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar. Ancak bunun karşısında işçi ve emekçi kadınlar arasında huzursuzluk dalgası büyüyor! Agrobay’dan Corning’e, Özak Tekstil işçilerinden Burda Bebek’te direnen kadın işçilere, insanca çalışma koşulları için haysiyet mücadelesi veren kadın işçi ve emekçiler sıtmaya razı olmadıklarını gösteriyorlar!

Bir 8 Mart daha seçimlerin gölgesine alındı. Bu 8 Mart’ta kadınlar yaşadıkları mahallelere, kentlere dair talepleriyle de sokaklarda olacaklar. Yapılmayan sığınma evlerinin, ücretsiz ve yeterli sağlanmayan bakım hizmetlerinin, şiddet ve cinayetlerin, işsizlik ve yoksulluğun hesabını soracak, talepleriyle sokaklarda olacaklar!

Ülke ve dünya işçi sınıfı ve emekçi kadınların örgütlü mücadelesiyle değişecektir. Yoksulluğa, şiddete, savaşa karşı mücadele büyüyecektir!
Tüm Dünya Emekçi Kadınlarının Günü kutlu olsun!

Selma Gürkan

Genel Başkan Yardımcısı

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu