PsikolojiSağlık

Çocuklar da Suçluluk Duygusuna Dikkat

Çocukluk döneminde sürekli olarak eleştiri yapılması değersizlik inancını ön plana çıkarır. Bu durum ise çocukluk döneminde gerek fizyolojik gerekse psikolojik olarak şiddete uğrayan kişilerde başta özgüven olmak üzere birçok olumsuz semptomun görülmesine neden olmaktadır. Çocuklarda olduğu kadar aynı zamanda yetişkinlerde bu duruma sıkça rastlanılanılır. Bundan dolayıdır ki, birçok kişi kendisini hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan nasıl geliştirebileceğini düşünmekte ve buna dair araştırmalar yapmaktadır. Öncelikle çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimi açısından yaşamış olduğu sıkıntıları göz önünde bulundurarak ve “Sen Suçlu Değilsin” diyerek yazımıza başlıyoruz. 

Sen Suçlu Değilsin! 

Çocukluk dönemini suçlayıcı bir ebeveyn gözetiminde geçiren bireyler yetişkinlik döneminde çevre ile doğru etkileşim kurmakta zorlanırken güven eksikliği yaşar. Bu durum ileri boyutlu psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir. Çocuk kendine yapılan ağır eleştirileri zihninde anlamlandırmaya çalışır. Bu anlamlandırma işlemi yetersiz kalırsa ve ebeveyn tarafından çözümlenemezse öz saygısı düşük bireyler oluşur. 

 Gelişim evresinde ailesinden suçlayıcı eleştirel bir tavır ile yaklaşım gören bir çocuk arkadaş çevresi ile de doğru bir bağ oluşturamaz. Dolaylı olarak çevresi ile iyi etkileşimde bulunamayan çocuk okulda başarısızlık yaşar. Bu durum çocuğun yetişkinlik sürecinde anksiyete krizleri, depresyon belirtileri, aidiyetsizlik ve öfke problemine neden olabilir. Özgüven düşüklüğün en önemli sebepleri de sürekli olarak çocuğu suçlamak, eleştirmek ve yüksek ses tonu ile iletişime geçilmeye çalışılmasıdır. 

Sürekli Suçlanmanın Etkisi 

Çocukların dünyası yetişkin cephesinden bakıldığında doğru algılanamazsa anlık hareketler ve olaylara karşı verilen aşırı suçlayıcı tepki sindirilmiş, güvensiz ve korkan çocuklar meydana getirir. İçerisinde ileri boyutlu hakarete varan sözler içeren suçlayıcı konuşma çocukta korku, incinme başta olmak üzere ileri boyutlu psikolojik problemlere de neden olabilir. Sürekli suçlanan bir çocuk artık hareketlerini ertelemeye pek çok şeyden kaçınmaya sürekli yalan söyleyerek bir şeyleri gizlemeye ve öfkeli tavırlar ile kendini ispat etmeye çalışabilir. Bu isyan süreci sonunda, çocuğu aileden uzaklaştırır. Her zaman için bu tepkiler tüm çocuklar da aynı gözlemlenemeyebilir. Eleştiri ve sürekli suçlanmanın etkisi isyana götürecek bir kaçış sürecinin dışında tam tersine daha çok içine kapanık, çevresinden kendini soyutlayan ve sessiz çocukları da meydana getirebilir. Çocuk üzerinde sürekli suçlamanın etkisi olarak şunlar gözlemlenebilir: 

*Anksiyete problemi 

*Depresyon 

*Özgüven problemi 

*Kaçınma 

*Erteleme 

*Yalan söyleme 

*Gizleme 

*Asır öfke ve sinirlilik hali 

*İçe kapanıklık 

Bu maddelerde ortaya koyuyor ki; ebeveynlerin standardında iyi çocuk yetiştirebilmek için sürekli olarak eleştiriye maruz kalmış olmak çocuğun dünyasında özellikle yetişkinlik sürecinde büyük zarara yol açar. Belirli bir düzeyi olmadan kişinin şahsına yönelik yapılmaya başlanmış olan eleştirinin boyutu ilerleyen süreçte özgüveni düşük ve agresif bireylerin oluşumunu tetikleyebilir. Burada en sağlıklı olan çocuğun o anki yaptığı harekete yönelik en doğru sözcüğü seçerek karşılık verebilmektir. Kişiliği zedeleyici bir tavır iyi çocuk yetiştirebilmek adına atılan her türlü adım arka planda kırılgan olmayı hata kabul eden, eleştirilere kapalı, agresif yetişkinlerin ortaya çıkmasına sebep olur. 

Çocukluk Döneminde Eleştiri 

Çocukluk döneminde sürekli olarak eleştiri yapılması değersizlik inancını ön plana çıkarır. Kişi her durumda her hareketine dikkat etmek zorunda hisseder. Bu durumda dışarıdan bir kişinin hareketlerine eleştirilmesine gerek olmaz. Her an kendini eleştirel bir pozisyonda hayata yaklaşır. Esasen bu yaklaşımı zamanla kişinin mükemmel olmaya doğru kendisini itmesini de beraberinde getirir. Çünkü mükemmel olma ihtiyacı genellikle başka insanların eleştirilerinden korunmak için kişinin kendisinde geliştirdiği bir yöndür. 

Eleştirilerin dozu arttıkça çocuk kendi dünyasında hep bir sığınak arar. Genellikle insanlarla iletişime girmekten hoşlanmaz, kaygı içerisindedir. Bu kaygı kendini agresif tavırlarla da ortaya koyar. Girdiği ortamlarda özgüven düşüklüğü yaşayabilir. İnsanlarla baş edemediği için kendi dünyasına kapanma eğilimi yüksektir. Çocukluk döneminde hissedilen bu yoksunluk ve kendini suçlama eğilimi yetişkinlik döneminde herkese suçlayıcı olarak yaklaşmasına neden olur. Sürekli olarak etrafını yargılayarak yaklaşımda bulunur. 

Yetişkin Döneminde Suçluluk 

Yoğun olarak ebeveynlerinden eleştirel yaklaşım görmüş bir çocuk yetişkinlik döneminde yaşıtlarından farklı olarak olaylara karşı bakış açısı geliştirir. Bu tarz çocuklar her hatası ve başarısızlığında kabul ve onay duygusunu içselleştirmiştir. Genellikle iyi yönlerinin ön plana çıkarılmasından daha çok eksik yönlerine odaklanır. Yetişkinlik döneminde benlik saygısında ve özgüvende düşüklük ve kaygı yaşamak muhtemel bir durumdur. Bu tarz yetişkinler çoğunlukla çevrenin onayı olmadan yaşayabilmek konusunda pekte tecrübeli değillerdir. 

Genellikle kaygılı ve tedirgin hissedebilirler. Bir başka davranış problemi ise sürekli olarak güçlü kalmaya çalışmak için çabalamaktır. Bu da kişinin savunmasız ve kırılgan hissetmesinin zayıflık olarak algılanmasını beraberinde getirir. Bu nedenle mutsuz olduğunda ya da kırgın olduğunda bunu daha çok saldırgan ve öfkeli şekilde dışa vurmaya çalışır. Her zaman için acımasızlık duygusu hem kendisine hem de bir başkasına zarar verecektir. Bu durumda sürekli olarak dışlanmış, azarlanmış ve suçlu duruma düşürülmüş çocuklar da daha çok ön plana çıkar. Bu evreleri atlatarak erişkin bir yaşa gelmiş birey hem kendini hem de bir başkasına incitmekten çekinmez. 

Suçlu Hissettirilerek Büyüyen Çocuklar; Siz Suçlu Değilsiniz 

Çocuklarda özellikle 0-7 yaş arasında suçlanma ve eleştirilme ile ilgili olarak sizlere kısa ve öz bir şekilde bilgi sunmaya çalıştık. Çocuklarınızın yetişkinlik döneminde sağlıklı ilişkiler kurabilmesi ve kendini ifade edebilmesi için en temel duygusal ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Bunu sağlamanız hem sizlerin çocuğunuzu daha iyi anlamanıza hem de çocuğunuzun yetişkinlik döneminde kendine olan özgüveninde artışa ve sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olacaktır. Aksi halde bilinçsiz bir şekilde hareket etmeniz çocuğunuzun psikolojisini bozabileceği gibi onu içine kapanık ve yalnız bir birey haline gelmesine de neden olacaktır. Özellikle bu durumlarda alacağınız profesyonel bir aile danışmanlığı sizlerin ve çocuğunuzun daha iyi bir şekilde başa çıkmanızda etkili olacaktır. 

Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu